Sabahattin Ali şiirlerinin şarkıya gelir bir tarafı olduğu
su götürmez. Şiirlerinden bu kadar çok “hit” şarkı çıkmış az şair var: “Leylim
Ley”, “Aldırma Gönül”, “Ben Sana Vurgunum”, “Dağlar Dağlar”, “Geçmiyor Günler”,
çok fazla bilinmese de benim en sevdiklerimden biri olan “Gurbet Hapishanesi”…
Kürk Mantolu Madonna kitabıyla kahve fincanlı fotoğraflar
paylaşmak moda olmadan çok ama çok evvel Kuyucaklı Yusuf’u, Hanende Melek’i,
Gramafon Avrat’ı kitaplarında, olmadı Yeşilçam filmlerinde tanımış bir nesil
vardı bu ülkede. Şiirlerini okumuş ya da okumasa da şarkılarda dinlemiş ve illa
ki söylemiş bir nesil de.
Şimdilerde bir Sabahattin Ali şiiri daha şarkıya dönüştü.
Genç kuşağın başından beri hep kalıcı ve sağlam işler yapmış bestecilerinden
biri, Çağın Bodur tarafından bestelenen “Yetmez mi Gönül?”ü Alper Atakan’ın
düzenlemesiyle Necdet Kaya seslendiriyor. Şarkı, geçtiğimiz günlerde tekli
formatında Sony Müzik etiketiyle yayımlandı.
Konservatuarlı bir müzisyen olan ve ilk albümünü 2007
yılında yayımlayan Necdet Kaya, bugüne dek dört albüm yapmış, halk müziği
dalında yaptığı bu albümlerle türün genç isimleri arasında yıldızını parlatmış
bir isim. Kaya’nın halk müziği çizgilerinin dışına çıkan ilk çalışması ise bu
şarkı oldu. Aslına bakılırsa “rock”ın içinden arabeskin, popun içinden
alaturkanın, halk müziğinin içinden popun geçebildiği, türler arası keskin
çizgilerin artık silinmeye başladığı bir dönemde özellikle genç isimleri klişe
kategorilerin içerisinde anmak da haksızlık. Hele ki ülke genelinde dinleyici
çok büyük yüzdeyle bu ayrımlara takılmıyor iken.
Nitekim bu şarkı iyi bir besteci, iyi bir aranjör, iyi bir
şarkıcı ve büyük bir şairin dizelerinin buluşmasından ortaya çıkmış iyi ve
etkili bir şarkı. Sabahattin Ali’nin 41 yıl sürmüş kısa ve hüzünlü hayat
hikâyesinin izlerini taşıyan şiirin hakkını veren beste, düzenleme ve yorum,
dinleyeni o dakika etki altına alıyor. Bir de üzerine Sinop hapishanesinde,
Sabahattin Ali’nin kaldığı koğuşta çekilmiş klibi izleyip, duvarda asılı
fotoğrafını gördüğünüzde boğazınız düğümleniveriyor.
Basit şarkıların, basit müziğin, basit işlerin, basitliğin
üzerimize sağanak gibi yağdığı bir zamanda böyle ruha dokunan şiirlere,
şarkılara sıkı sıkı sarılası geliyor insanın.
EMRE KAYA –
“DIN DIN”
Biraz iddialı olmak iyidir; her alanda ama galiba en çok da
popüler bir iş yapıyorsanız. Ama iddianızın içi ya da altı yeterince dolu
değilse sakil durma riski her zaman var. Mesela Emre Kaya’nın kendini “beste
fabrikatörü” ve de “hit makinesi” ilan etmesi gibi.
Emre Kaya’nın kaç “hit” olmuş şarkısı var? Beş, on, yirmi,
elli?.. Elli değil bildiğim kadarıyla ama öyle bile olsa kendine bu lakabı
yakıştırmamış Onno Tunçlar, Sezen Aksular, Kayahanlar, Selmi Andaklar, Melih
Kibarlar, hadi onları da geçtim Altan Çetinler, Ersay Ünerler, Soner
Sarıkabadayılar filan varken insan bir durup düşünmez mi?
Kaldı ki daha iddialısı da var. Bana gelen bir basın
bülteninde “pop müzik dünyasının dâhi yıldızı” diye söz ediliyor kendisinden.
Deha nedir ne değildir, dâhi kime denire filan hiç girmeyeceğim şimdi.
Peki, bu kocaman kocaman lafların arkasından son gelen işe
bakalım. Şarkının adı “Dın Dın”. DMC etiketiyle yayımlanmış. Söz ve müzik
“fabrikatör”ümüze ait, düzenleme ise Turaç Berkay Özer tarafından yapılmış.
“Arkamdan konuşup beste yapacağına yüzüme konuş da düet
yapalım,” diyor Emre Kaya “Dın Dın”da. Eskiden kamyon arkası özdeyişleri vardı.
“Babam sağ olsun”, “Rahmetli de sollardı”, “Tek rakibim Türk Hava Yolları”
şimdi ilk aklıma gelenler. Sonra devir değişti. Kamyon arkası özdeyişleri
Twitter aforizmalarına dönüştü.
Bu aforizmalardan birini alıp şarkı sözü haline getirmek
ancak bir “beste fabrikatörü”nün aklına gelebilirdi. Bravo! Hele ki sazı eline
alıp sevdiceğini “dın dın” çalmakla tehdit etmek son yıllarda duyduğum en
yaratıcı “atar” olabilir. Tebrikler, alkışlar!
‘90’ların içinden geçen ya da geçmemiş olsa bile merak edip
o yılların dergilerini karıştıranlar bilirler ya da bileceklerdir ki ‘90’ların
ortalarında Tarkan ve Burak Kut rakipti. Her bakımdan eşdeğer görülüyor,
kıyaslanıyorlardı. Sonra Tarkan nereye gitti, Burak Kut nereye? Burak Kut’un
‘90’lardaki onca “fan” ı nerede şimdi misal?
Yani çok “fan”ı olmak, çok kalabalık toplamak, kendini
beğenmeye, kendini kendi gözünde büyütmeye yetiyor gibi görünebilir. Ama kalıcı
olan “iyi iş”tir her zaman. “Kötü iş” de kabul görür, parlar zaman zaman ama
gün gelir öyle bir hızla söner ki ne külü kalır ne de dumanı.
Ha bir de fabrikalar seri üretim yapar ve çıkan her ürünün
bir diğeriyle aynı olması gerekir. Yani müzikte “fabrikatör” olmak pek de
muteber bir şey değildir; onu da hatırlatayım.
BURCU GÜNEŞ – “BİRLİĞE ULAŞ”
Ben bildim bileli “birlik ve beraberliğe en çok ihtiyacımız
olan günlerde”yiz. Ama galiba içi boş bir klişeye dönüşeli çok olmuş bu cümle
en çok bu sıralar kullanılmayı hak ediyor. Bir hır gür, bir yan bakma, bir hor
görmedir gidiyor ki sonu hiç hayır değil gibi. Evet, memleketten bahsediyorum;
üzerinde yaşadığımız topraklardan.
Burcu Güneş bundan yıllar evvel Mevlana’dan bestelediği bir
şarkıyı tam da bu sebepten bugünlerde seslendirip tekli formatında piyasaya
sürdü. “Birliğe Ulaş” adını taşıyan şarkı DMC tarafından geçtiğimiz günlerde
servis edildi.
Mevlana’nın yaşadığı zamanı düşünün, sonra da oradan buraya
aradan geçen zamanı. İnsanoğlu ne kadar değişmiyor, ne kadar çabuk unutuyor,
nasıl ders almıyor ve tarih nasıl tekerrür ediyor hepsini bu şiirden çıkarmak
mümkün. Aklımıza gelmez, açıp okumaz, belki bir ya da iki satırına Twitter’da
paylaşanlar sayesinde denk gelirdik. İyi ki bir şarkıya dönüşmüş de başından
sonuna dinliyoruz şimdi.
Burcu Güneş gibi ana akım popun tam ortasında duran
figürlerin böyle incelikli işler yapmalarını önemsiyorum. Nilüfer, Nükhet Duru,
Erol Evgin filan gibi isimlerin birer ikişer vardı böyle şarkıları eskiden.
Sezen de çok yazdı, albümlerine koydu böylesi şarkıları, haliyle Sertab, Levent
filan da söyledi yeri geldi. Ana akım popun dışında zaten hep vardı söyleyecek
sözü olan şarkılar ama dedim ya, ana akım popun dinlenirliği, tanınırlığı
yüksek, ortalamayı yakalamış yıldızlarının etkileme alanı daha fazla ve bunu
bir şekilde olumlu yönde kullanma çabası gösterenleri önemsemek lazım.
Şarkı şu ya da bu tarafa değil, “insana” söylüyor sözünü.
Sanırım Burcu Güneş’in maksadı da tam olarak bu. Yoksa nerede ne söz ettiğin,
nerede nasıl göründüğün, hangi ortamlarda bulunduğun ve bulunmadığına, sosyal
medyada ne paylaşıp paylaşmadığına, hatta ne giyip ne giymediğine bağlı olarak
bir tarafa mal edilmek an meselesi bugünlerde. Muhakkak bir yere, bir tarafa
yaranmaya çalıştığını iddia edenler olacaktır. Ben oradan bakmıyorum açıkçası.
Şiirin kelimelerini, ifadelerini hiç eksiltmeyen Burcu
Güneş’in bestesi, Okan Akı’nın senfonik düzenlemesiyle zenginleşmiş, büyümüş.
Özellikle koronun girdiği kısımlar hayli etkileyici. Burcu Güneş’in şarkıcılık
performansı için de biçilmiş kaftan bir şarkı olmuş.
Bu arada şarkının ağırlığına uygun, çok sade, çok iddiasız
bir klip çekilmiş ama ben olsam şarkının mesajını daha sarsıcı bir kliple
perçinlemeyi tercih ederdim, onu da söyleyeyim.
Yerini bulur ya da bulmaz, anlaşılır ya da anlaşılmaz ama bu
şarkıyı yapmak ve yayımlamak tek başına bir cesaret örneği, bir incelik bence.
Tebrikler Burcu Güneş.
SONER
SARIKABADAYI – “BİTANEM DEME BİTANEM”
Yine yüz metre öteden “Bu bir Soner Sarıkabadayı şarkısıdır,”
dedirtecek bir şarkı yazmış ve söylemiş Soner Sarıkabadayı. PNDN Müzik
etiketiyle yayımlanan “Bitanem Deme Bitanem” adlı şarkının söz ve müziği
Sarıkabadayı’nın, düzenlemesi ise Ozan Bayraşa’nın imzasını taşıyor.
Mirkelam sağ olsun, zamanında malum yanlış kullanımla dalga
geçmek için “Bi’ Fotoğraf Çekinebilir miyiz?” diye bir şarkı yazmıştı. O gün
bugün fotoğraf çektirmeyi herkes fotoğraf “çekinmek” sanıyor; öyle kaldı.
İbrahim Erkal da “Bitanem” diye bir şarkı yazmıştı (ki bu “bir” kelimesinin şarkılarda
“bi” diye kullanılmaya başlanmasının sorumlusu da Sezen Aksu’dur) öylece “bir
tanem” de oldu “bitanem” (Word bile altını kırmızıyla çizdi, düzelt diye, bak
şimdi.) Ölsen değişmez artık, yapacak bir şey yok. Peki, öyle olsun. Pop
şarkıları dil yanlışları da dâhil gündelik kullanımdan etkilenmeyecek de ne
etkilenecek Allah aşkınıza?
“Bitanem Deme Bitanem” Sarkıbadayı “hit”leri arasına girer
mi? Pek sanmam. Orta sıralarda kalır muhtemelen. Bir albümde A1 olmazdı en
azından. Şarkının bizzat adı gibi, “Kimine az geldim kimi ne de fazla” gibi
sloganlara rağmen böyle bu. Hoş ve romantik bir sonbahar şarkısı olarak dinler
geçeriz sanki. Yanılıyorsam da zaman gösterir nasılsa.
Yine de kendi tarzını bulalı çok olmuş, seversiniz
sevmezsiniz, müziğine kendi damgasını vurmuş bir şarkı yazarının ve kendi şarkı
söyleme biçimiyle de söz konusu damgayı sabitlemiş bir şarkıcının eli yüzü
düzgün bir şarkısını daha cebe koyabiliriz. Ya da cepten çalabiliriz, Spotify
olur, Deezer olur ne bileyim ben.
Yeri gelmişken Soner Sarıkabadayı’yı bunca yıldır hâlâ bir
albüm yayımlamamakta gösterdiği istikrar (ya da ısrar) nedeniyle kutlayayım.
Bugünleri çok önceden görmüş ve seneler evvel şarkı şarkı yürümeye karar
vermişti; öyle de yürüyor nitekim.
YAVUZ HAKAN TOK, HAYAT MÜZİK, KASIM 2016, İSTANBUL
0 yorum Yeni Yorum Yap