GÖKHAN
KESER – “BUL BENİ”
Gökhan Keser, ortalamanın üzerinde bir pop yıldızı olabilmek
için yeterli ses ve fiziğe sahip aslına bakarsanız. Ama nedense o çizginin
üzerine çıkamıyor bir türlü. Survivor macerası onu müzik dünyasını yakından
takip etmeyenlerin de ilgi alanına sokmuş olabilir bir dönem. Şöyle ya da
böyle, çok izlenilen bir programda haftalarca ekranda olmak az şey değil. Kaldı
ki birçok yarışmacının aksine, Gökhan Keser Survivor süresince izleyici
nezdinde gayet olumlu da bir izlenim bıraktı. Keşke o rüzgârdan daha akıllıca
istifade edilebilseydi.
Gökhan Keser, Survivor’a katılmadan kısa bir süre önce “Hiç
Vaktim Yok” şarkısını dijital platformlarda servis etmişti. Yakın bir zamanda
ise içinde bu şarkının da yer aldığı bir mini albüm, Sony Müzik etiketiyle
piyasaya sürüldü. “Bul Beni” adını taşıyan bu albümde iki de yeni şarkı var.
Son dönemde enteresan fikirler içeren potansiyel “hit”
şarkılarla popa ivme kazandıran Alper Narman ve Onur Özdemir ortaklığının
elinden çıkmış “İnlerim Allah”, albümdeki iki yeni şarkıdan biri. Çağrı
Telkıvıran tarafından yapılmış düzenlemesi ve çok çabuk dile yerleşen melodisi,
sözleriyle radyoların ve müzik televizyonlarının bayıla bayıla çalacağı bir
şarkı “İnlerim Allah”. Tarkan’ın zamanında ekmeğini epeyce yediği, bıçkın ama
bir o kadar da aşk işin inlemeye her an hazır delikanlı şarkılarının
formülünden gidiyor şarkı. Hem melodik yapı, hem de sözler böyle. Gerçi
benzerlerini yirmi sene yapmıştı Tarkan ama bugün de söylese, bugün de
tutarmış. Şarkının Gökhan Keser’in üzerinde ne kadar doğru durduğu, daha da
önemlisi ses rengine ne kadar yakıştığı ise tartışılır. Çekilen seksi ve
iddialı klibe rağmen böyle bu.
Osman Hekimoğlu’nun sözlerini yazdığı, Ender Çabuker’in
bestesini ve düzenlemesini yaptığı “Söylesem Ayıp Olur” ise, tamamen Türkçe
popun ortalamasından yol alıyor. Bu şarkıyı Murat Boz da söyleyebilirmiş, Emre
Altuğ da, hatta Murat Dalkılıç da. Hangisi söylese elde edilecek sonuç aynı
olurmuş. Ne bir eksik, ne bir fazla…
“Hiç Vaktim Yok” için düşündüklerimi şarkı piyasaya çıktığı
günlerde yazmıştım zaten. Birkaç cümleyle alıntılamak gerekirse şöyle: “Radyoların
ısrarla dayattığı kişiliksiz, kimliksiz, sanayi tipi şarkıların bütün
klişelerini barındırıyor. İlk albümdeki Sıla etkisi, hatta “erkek Sıla” durumu
yok belki ama bu defa da başka bir türlü bir şey var; Gökhan Keser yine kendisi
değil ya da en azından bu olmamalı.”
Özetle, Gökhan Keser’in kendine has bir kimlik algısı
oluşturmasını sağlayacak, başka türlü şarkılara ve daha özenli bir kariyer
yönetimine ihtiyacı olduğu söylenebilir. Belki şu anki haliyle de olur; kendince
oluyordur da muhakkak. Ama bundan fazlası olmaz sanki.
EMİR –
“KENDİMDEN”
Gökhan Keser için yazdıklarımı tekrar etmek istemem ama Emir’in
2014 yılının son günlerinde piyasaya çıkan “Kendimden “ adlı mini albümü,
sadece kapağıyla bile beni buna zorluyor. İki albümü yan yana koyun ve sonra
yazılarına bakmadan hangisinin Gökhan Keser, hangisinin Emir olduğunu bulmaya
çalışın. Üstelik iki fotoğraf, farklı fotoğrafçıların elinden çıkmış. Ama aynı
poz, aynı bakış, aynı duruş, aynı sakal… Popta standartlaşmanın sembolü olarak
Türkiye’de 2010’lu yıllar pop müzik tarihi dosyasına konulabilir bu birbirinin
ikizi kapaklar.
Emir’in Sony Müzik etiketiyle yayımlanan bu mini albümünde
üç şarkı ve bir farklı versiyon var. Albümün adının da vurguladığı gibi, Emir
bu defa şarkılarına kendisi de imza atmış. “Bi’ Ağla”nın sözleri Emir’e,
bestesi Ceyhun Çelikten’e, düzenlemesi ise Erdem Kınay’a ait. “Ya Rab”, anonim
bir melodiye Emir’in yazdığı sözlerle oluşturulmuş bir şarkı. Onun
düzenlemesini de Emrah Karaduman yapmış. Üçüncü şarkı “Yaylı Yatak”ın ise söz
ve müziği Emir’e, düzenlemesi Turaç Berkay Özer’e ait. Albümde bir de “Bi’
Ağla”nın Ceyhun Çelikten versiyonu var. “Bi’ Ağla” için Gülşen, “Yaylı Yatak”
içinse Yıldız Tilbe, Emir’e destek vermiş ve stüdyoya girip vokal yapmışlar.
Buraya kadar her şey tamam… Ama derseniz ki Emir’i diğer
erkek popçulardan ayıracak, onu farklı kılacak, ona dikkat çekecek ne var bu
albümde? Hiçbir şey yok. Emir hayranlarını mutlu eder (hayranlar mutlu olmaya
hep hazırdır çünkü), kulüplerde ve radyolarda aynı tempoda şarkıların arasında
kendine yer bulur bu şarkılar belki ama hepsi o. Üçünün arasında “Yaylı Yatak”
bir parça daha ön plana çıkabilir klip çekildiğinde ki bence bu mini albümün
tek esprili, akılda kalıcı şarkısı da o.
Emir, onu ilk tanıdığımız günlerdekinin aksine, artık Tarkan
vurgularıyla şarkı söylemiyor. Bu iyi bir şey… Ama hâlâ ilk duyduğunuzda “Bu
Emir işte” diyeceğiniz bir ipucu da vermiyor. Gökhan Keser yazısının son
paragrafını yerine Emir ismini koyarak bir kez daha okuyabilirsiniz bu nedenle.
İDO
TATLISES – “KAÇ KERE”
Ünlü bir annenin ya da babanın çocuğu olmak her hal ve
koşulda zor… Çünkü doğuştan ünlü oluyorsunuz ve bu ünü hak edip etmediğiniz
hayatınız boyunca sorgulanıyor. Doğrusu çekilir şey değil. Bir yeteneğiniz
yoksa ayrı dert (Zehra Çilingiroğlu misal), varsa daha beter. Bu defa da
kendinizi ispat derdine düşüyorsunuz ister istemez.
Şimdi İdo Tatlıses’ten bahsederken, İbrahim Tatlıses ve
Derya Tuna’nın oğlu demeden olur mu? Olmaz. İbrahim Tatlıses’i İdo Tatlıses’in
babası diye anmamız içinse İdo’nun bir değil bin fırın ekmek yemesi lazım. Haliyle
babanın gölgesi hep üzerinde kalacak yıllar boyu. Ne yapsa böyle bu…
Oysa İdo Tatlıses bir hayli çalışıyor. O kaşlarıyla,
danslarıyla alay konusu edilen, “dj”liği ciddiye alınmayan yeni yetme çocuk son
bir sene içinde şarkıcı olarak kendini ispat için epeyce çaba sarf etti.
2014’de önce beş şarkılık bir mini albüm, ardından da bir tek şarkının sekiz
farklı versiyonu bir araya getirdiği bir tekli yayımladı. 2015’i ise bu defa üç
şarkılık bir mini albümle karşılıyor İdo. “Kaç Kere” adı verilmiş bu albüm,
geçtiğimiz günlerde Deriko Müzik etiketiyle yayımlandı.
Albümde yer alan “Kaç Kere” ve “Kanayan Yara” adlı
şarkıların söz ve müzikleri Eralp Yavuz tarafından yazılmış, düzenlemeleri
Cüneyt Yalmaz yapmış. “Aşk Bunun Adı” adlı şarkı İdo Tatlıses’in yazdığı bir
şarkı ve düzenlemesi Erdem Kınay’a emanet edilmiş.
İlk albümünde arabesk-pop bir çizgiden ses veriyordu İdo.
Hem şarkılar o minvaldeydi, hem de İdo’nun şarkı söyleme biçimi. Buna karşın ses
rengi babasını pek andırmıyordu. Şivesi yoktu ve şarkı söylerken babasını
taklit ettiği de söylenemezdi ki baba Tatlıses’in ilk yıllarında hiç olmadığı
kadar abartılı bir şive kullandığı “k” ve “h” harflerini nasıl patlattığı malum.
Yine 2014 yılı içerisinde yayımlanan “Satır Satır”
teklisinde ise daha pop havasında bir İdo Tatlıses vardı. Onca “remix” boşuna
değildi.
Bu albümde ise şarkı söylemeyi daha fazla öğrenmiş bir İdo’dan
bahsetmek mümkün. “Kaç Kere” ve “Aşk Bunun Adı”, kendi kulvarında hiç de fena
pop şarkıları değil. Bu iki şarkıda da pes seslerde hâkimiyeti elden kaçırmadan
duygusunu dinleyene geçirmeyi başaran İdo, dik perdelerde bir parça zorlanıyor
gibi. O noktada stüdyo teknolojisi devreye girip durumu kurtarmış belli ki. Ancak
vurgular ve prozodi açısından piyasadaki nice erkek şarkıcıdan daha iyi.
“Kanayan Yara” ise diğer şarkılara nispetle daha sıradan,
vasat tınlıyor.
Ha bir de, albüm kapağındaki resimlerden de anlaşıldığı
üzere İdo Tatlıses’in acilen profesyonel bir “styling” çalışmasından geçmesi
gerekiyor.
MİTHAT CAN ÖZER – “İNŞALLAH”
Bir başka, işi zor ünlü çocuğu da Mithat Can Özer. Üstelik
onun işi iki kere zor çünkü annesi Sezen Aksu sadece şarkıcı olarak değil,
şarkı yazarı olarak da Türkiye’de yapılan popüler müziğin dünü ve dahi
bugününde çok fazla, hemen hiç kimsenin kaplayamadığı kadar fazla bir hacim
kaplıyor. Nitekim Mithat Can Özer de bu gerçekle uzlaşmayı seçmekten başka yol
kalmadığının farkında olsa gerek ki, zaman zaman annesiyle de ortak işler
yaptı. Daha ziyade popüler kulvarda şarkılar yazdı, düzenledi, sonra Pis’ton
adlı “rock” grubunun solisti olarak çıktı karşımıza.
Mithat Can Özer’in ilk solo teklisi “İnşallah” ise,
geçtiğimiz günlerde Poll Production etiketiyle piyasaya sürüldü.
Her ne kadar içinden alaturka tınılar geçse de, “rock”
formunda bir şarkı “İnşallah”. Buna alışkınız biz. O çok iddialı düzenlemeye,
dört kişilik vokal grubuna ek olarak 15 kişilik koronun da katıldığı vokallere
filan baktığınızda, “büyük” bir şarkının peşinde koşulduğu anlaşılıyor. Ne var
ki şarkının o derece etkili bir melodisi, sözleri filan yok. Haliyle giydirilen
elbise büyük gelmiş gibi. Mithat Can Özer’in şarkıcı olarak elinden geleni
yapması da bu durumu değiştirmiyor.
Teklide “İnşallah”ın bir de Ozan Bayraşa tarafından yapılmış
“remix” versiyonu var ki, o düzenlemenin de şarkıyı ayağa kaldırdığını
söyleyebilmek zor.
Son derece iyi müzisyenlerden oluşan Pis’ton grubunun da
beklenen etkiyi yaratmadığı düşünülürse, belki de Mithat Can Özer için doğru
olan “rock” formunun peşinde koşmaktansa, popüler kulvarda başkaları için
yazdığı şarkılar gibi şarkılarla şarkıcı olarak şansını denemesi olabilir. Ben
olsam öyle yapardım yani.
YAVUZ HAKAN TOK, HAYAT MÜZİK, NİSAN 2015, İSTANBUL
Gökhan Keser'in Söylesem Ayıp Olur şarkısı için yaptığınız yorumu tam çözemedim. Şarkı farklı değil kim soylese ancak bu kadar begenilirdi mi demek istediniz?
YanıtlaSil