REYHAN
KARACA – “SOBE”
Hep yazıyoruz, çiziyoruz. Pop müzik aslında budur: Günü
yakalamak, yenilenmek, ters köşe yapmak, türün klişelerinden ayrılmadan fark
yaratabilmek. Reyhan Karaca tam da öyle yapmış. Önce kendini, sonra müziğini
yenilemiş. Çok da iyi olmuş.
‘90’ların birçok
şarkıcısına bugün artık “eski” gözüyle bakılıyor. Oysa düşünün ki ‘70’lerin
şarkıcıları olan Nilüfer, Sezen Aksu, Seyyal Taner gibi isimler ‘90’larda (yani
20 yıllık iken de) şahane işler yaptılar. ‘60’lardan beri tanıdığımız Ajda Pekkan,
2000’lerde de esip geçti. Yani bu iş kaç yıllık olduğunuzla değil, kendinizi ne
kadar yenilediğiniz, zamana ne kadar ayak uydurabildiğinizle ilgili. Bunda
dinleyiciden çok, dinleyicide o algıyı oluşturabilen ya da oluşturamayan
şarkıcıların/müzisyenlerin payı var. Reyhan Karaca bu anlamda ibretlik bir
örnek koyuyor ortaya.
Karaca’nın geçtiğimiz günlerde GNL etiketiyle yayımlanan
yeni teklisi “Sobe” adını taşıyor. Amerikalı müzisyen Arpeggio tarafından
bestelenen şarkının Türkçe sözleri Murat Güneş tarafından yazılmış. Prodüksiyon
ise tamamen Amerika’da yapılmış ve kaydedilmiş ve dahi şarkının klibi de orada
çekilmiş. Şarkı piyasaya sürülmeden önce aylar süren bir sessizliğe gömülen ve
ortalarda gözükmeyen Reyhan Karaca bu sürede öncelikle kilo vermiş ve stilini
değiştirmiş. Bir sporcu gibi hazırlanmış bu yeni çıkışı için. Sahiden de
şarkıyı dinlerken de, klibi izlerken de o tazeliği, yeniliği, farklılığı
hissediyorsunuz.
Tek başına imaj hiçbir şeydir elbette ama söz konusu pop
müzikse, tek başına şarkı da hiçbir şey olabilir. İkisini doğru dozlarda, doğru
kimyayla buluşturmak ayrı bir profesyonellik gerektiriyor ve sanırım Reyhan
Karaca bunun için uygun ekibi bulmuş.
Gelelim şarkıya… Reyhan Karaca’nın ses rengine ve yapısına
gayet uygun, çok enerjik, çok Batılı ve bir taraftan da “cool” bir şarkı
“Sobe”. Alışılageldik Türkçe pop hitleri gibi değil. Öyle olması da
hedeflenmemiş zaten. Dolayısıyla hedef kitle biraz daha fazla yabancı popa,
özellikle elektronik dans müziğine eğilimli dinleyici olabilir. Ancak şarkının
ana akım radyolarda benimsendiği ve “playlist”lere girdiği düşünülürse, “Sobe”
Türkçe popun çıtasını yükseltmek konusunda beklenmedik bir hareketin
öncülerinden de olabilir. Yanına bir de son günlerde yayımlanmış Edis’in “Benim
Ol”unu, Ayşe Hatun Önal’ın “Güm Güm”ünü filan koyun mesela… Neden olmasın?
ONUR OCAKLI
– “ŞEMSİYE”
Onur Ocaklı Kocaeli’de devam eden orta öğretimi sürecinde
Belediye Konservatuarı’na da girmiş ama
gelişen şartlar nedeniyle konservatuar eğitimine devam edememiş. İstanbul’a
gelip Radyo – Televizyon – Sinema üzerine yüksek öğrenim yaparken ise stüdyo
çalışmalarına başlayıp, kendi yazdığı şarkılardan oluşan ilk albümünü kaydetmiş.
Gelin görün ki albüm içine sinmeyince yayımlamaktan vazgeçmiş. 2013 yılında
yayımlanan ilk teklisi “Ben Hazırım (Dilesem Olur mu?)” ile ilk kez dinleyici
karşısına çıkan Onur Ocaklı’nın ikinci teklisi “Şemsiye”, geçtiğimiz günlerde
GTR Müzik etiketiyle raflarda yerini aldı.
Teklide söz ve müziği Onur Ocaklı’ya ait iki şarkı var. Her
iki şarkının düzenlemesi de Ozan Bayraşa tarafından yapılmış. Ana akımın
peşinden gitmeyen, buna karşın son bir kaç yıldır daha ziyade Gökhan Türkmen’le
birlikte anılmaya başlayan daha “soft”, daha akustik ve daha “jazzy” bir stilin
izini süren şarkılar bunlar. İki şarkı da kulağı kolay yakalıyor, iki şarkı da
türün sınırları içerisinde “hit” olabilme potansiyeli taşıyor. Madem mukayeseye
girdim, şunu da söylemeliyim ki, Onur Ocaklı, Gökhan Türkmen’den daha iyi şarkı
söylüyor. En azından teknik açıdan böyle bu…
Ama tabii aslında bir
rekabet değil, bir ortaklık söz konusu. Zira Onur Ocaklı’nın Gökhan Türkmen’in
desteğiyle müzik dünyasına sağlam adımlar atarak girdiği bir sır değil.
“Şemsiye”nin sözlerindeki karmaşayı çözebilirseniz ne âlâ…
Sevmemeniz, dinlerken eğlenmemeniz için bir sebep yok. Ama doğrusu ben
çözemedim. Babayla konuşup istemeye gidilen kim? İstemeye gidilen bir kız
varsa, çoktan evlenilmiş zevce kim? Ya o fenomen haline gelen kim? Hikâyedeki
tanıdık şemsiye şu bizim bildiğimiz o açılmayan şemsiye mi? Eğer öyleyse çok
ayıp değil mi? “Konuya vâkıf” olamadım velhasıl. Bu arada Burak Ağdemir imzalı kapak illüstrasyonu şahane,
onu da söylemeliyim.
SEDA -
“BEMBEYAZ”
İzmir doğumlu Seda Telciler, konservatuarın bale bölümünde
yarı zamanlı okumuş, solfej ve piyano dersleri almış. Ses mühendisliği üzerine
yüksek lisans yapmakla kalmamış, televizyonda kültür sanat muhabirliği ve
oyunculuk da yapmış. Yüzünün aşinalığı da oynadığı dizilerden dolayı zaten... Kendi
şarkılarını yazan ve albüm çalışmaları devam eden Seda’nın ilk teklisi
“Bembeyaz”, geçtiğimiz günlerde Sony Müzik etiketiyle yayımlandı.
1986 doğumluymuş Seda ama en fazla 20 yaşında gösteriyor. Bu
da bir oyuncu ve bir şarkıcı için büyük avantaj tabii. Hele ki “teenage” bir
müzik yapmaya niyetli ise… Ki öyle. Sözleri kendisine ait olan, bestesine ise
Sabi Saltiel’le ortak imza attığı bu şarkıda Seda, ister istemez Nil
Karaibrahimgil’in ilk dönemlerini akla getiriyor. Gürsel Çelik’in düzenlemesi
de şarkının “teenage” havasının altını çiziyor zaten. Konu Nil Karaibrahimgil’e
benzerlik olunca haliyle bir reklam müziği duygusu da geçiyor dinleyene. Klip
de muhtemelen öyle planlanmamış olmasına rağmen bunu destekliyor. Bir diş
macunu ya da toz deterjan markası bu şarkıyı ve Seda’yı reklamında kullanmak
isteyebilir üç vakte kadar ve bu da bizi şaşırtmaz nitekim.
Şarkının klibinde aldığı bale eğitiminden istifadeyle dans
da eden, neşeli, kıpır kıpır, cıvıl cıvıl bir Seda var. Şarkı söyleme biçimi ve
ses rengi de çok enerjik, çok pozitif zaten. Haliyle dinlerken de, izlerken de içiniz
açılıyor, neşe doluyorsunuz. Hem gündelik hayatlarımızın içinde, hem de müzik
sektöründe buna ne kadar ihtiyacımız olduğu bu derece su götürmezken, Seda’ya
ve şarkısına burun kıvırmak lüks olur. Ama bu bir tek şarkı Seda’nın müziği
hakkında ne kadar fikir verdi diye sorarsanız, pek az derim. Demek ki albümü
beklemek lazım...
AHMET ENES
– “AZ ÇOK”
İlk albümünü 2013 yılında yayımlayan Ahmet Enes, bu defa bir
tekliyle çıkıyor karşımıza. Söz ve müziği Ahmet Enes tarafından yazılmış,
düzenlemesi Alen Konakoğlu tarafından yapılmış “Az Çok”, geçtiğimiz günlerde
Pasaj Müzik etiketiyle yayımlandı.
İlk olarak Selim Gülgören tarafından seslendirilen, daha
sonra bambaşka bir düzenlemeyle Enes’in ilk albümünün de hiti haline gelen
“Cennet”, Ahmet Enes için sağlam bir etiket oldu. Söküp atması kolay olmayacak.
Nitekim bu yeni şarkı da ister istemez “Cennet”ten izler taşıyor. “Az Çok”, adeta
“Cennet”in A bölümünün melodisinden türetilmiş gibi. Ritim yürüyüşü de çok
benziyor.
Şarkının derin bir felsefesi olan, incelikli sözleri var.
Her ne kadar bir pop şarkısında kulağa çok sert tınlayan “çok, yok, tok, zor”
gibi kelimelerle devşirilmiş cümleler ilk dinleyişte dile kolay gelmese ve o
söylemesi zor tekerleme havasında, sözlerin manasına kolay erişilemese de,
şöyle bir oturup okuyunca anlıyorsunuz. Sadece bu bile Ahmet Enes’in müziğini
emsallerinden ayıran bir detay. Bir de elbette, onun huzurlu ve telaşsız şarkı
söyleme biçimiyle yarattığı fark var.
YAVUZ HAKAN TOK, HAYAT MÜZİK, ŞUBAT 2015, İSTANBUL
0 yorum Yeni Yorum Yap