SEZAİ… AKLI YARIM!..
HALİL SEZAİ – “EY
AŞK”
Halil Sezai’nin ilk albümünü hiç sevmediğim bir sır değil.
Albümün kıyametler kopardığı günlerde bunu yazmıştım zaten. Ne ki ben gibilerin
sayıca az kaldığı, Halil Sezai şarkılarının aylar boyunca dillerde dolaştığı ve
albümün iyi satış yaptığı da inkâr edilemez bir gerçek. Çünkü Halil Sezai,
tabiri cazise “damardan” yakalamıştı Türkçe müzik sevenleri. Hesaplı ya da
hesapsız (artık orası bilinmez); memlekette popüler müzik popüler müzik oldu
olalı başımızı alamadığımız arabesk duyarlılıkların, depresif ruh halinin,
ezikliğin, mazlumluğun kitabını yeniden yazmış, “jazzy” düzenlemelerle
soslanmış şarkıları, en arabesk sevmediğini iddia edene bile utanmadan dinleyebileceği,
2011 model bir alternatif sunmuştu.
Bu çıkarımlardan Fazıl Say misali bir arabesk karşıtlığı
tezine doğru yol aldığım yanılgısını yaratmak istemem. O da olsundu, neden
olmasındı?.. Kaldı ki popa ya da “rock”a arabesk tozları serpmeyen kaç kişi kalmıştı
ki?.. Benim derdim sadece özünde yeni bir şey sunmayan bu önerinin ve
neresinden baksanız kötü şarkı söyleyen bir tiyatro oyuncusu şarkıcının
etrafında koparılan onca gürültüyle ilgili idi aslına bakarsanız. Siz de
bilirsiniz ki genellikle çok sevilen, çok popüler olan işlerde bir bit yeniği
aramak eleştirmenliğin şanındandır. Gelin görün ki boşa değildir bu çaba; o bit
yeniği her nasılsa, hep vardır.
2012 yılı Mayıs ayında Serhat Karayiğit’le düet yaptığı “Her
Neyse” isimli şarkı, Eylül ayında ise Seni Beklemek” adlı şarkısı dijital tekli
olarak yayımlanan Halil Sezai’nin yeni albümü “Ey Aşk”, 2013 yılı Ocak ayında
Dokuz Sekiz Müzik etiketiyle piyasaya sürüldü.
Şayet sadece ilk klip şarkısı olarak seçilen “Yangın Var”ı
dinlediyseniz, Halil Sezai cephesinde değişen bir şey olmadığını
düşünebilirsiniz rahatlıkla. Bir önceki albümün en çok ses getiren “hit”i
“İsyan”ın çok yakınlarından geçen “Yangın Var”, tamamen yukarıda bahsi geçen
formüllere yaslanarak dinleyenlere yine “damardan” depresyon enjekte ediyor çünkü.
Haliyle de şu ana dek yakalanmış olan dinleyici kitlesinin beklentisini
karşılamak adına, bu çıkış doğru görünüyor. Ve fakat uyarmalıyım ki, bu niyetle
gidip albümü satın alanların bir parça hayal kırıklığına da hazırlıklı olmaları
gerekiyor.
Albümü dinlemeye başladığınızda daha ilk şarkıdan itibaren
fark ediyorsunuz ki müziğinin çıtasını birkaç ölçü yukarı çıkarmaya gayret
etmiş bir Halil Sezai var bu kez karşımızda. Türkiye’de popüler müziğin yolunun
pek de geçmediği “blues” ve cazın arka sokaklarında gezinen “Ey Aşk” albüme tam
da bu vurguyla, etkileyici bir açılış yapıyor. Hemen ardından gelen Engin Bayrak bestesi
“Günaydın” ve sondan bir önce dinlediğimiz “Yağmur” da ise inceden bir Ortaçgil
tadı alabilir ve şaşırabilirsiniz. “Garip”, caz yürüyüşüyle müzikal tadı yüksek
bir şarkı. “Seni Beklerken” (ki bir önceki albüme adını verdiği halde albümde
yer almıyordu), nakarat kısmında halk müziğine uzaktan göz kırpıyor. Tasavvuf
müziğinin izini süren “Hayalimin Ortasında” ise nakarat kısmında fevkalade meyhane
dostu alaturka bir şarkıya dönüşüyor ki ilk albüme ayılıp bayılanların bu
şarkıyı da çabucak bağırlarına basmaları çok muhtemel.
Daha önce dijital tekli olarak yayımlanan “Seni Beklemek”de
kendi iç sesiyle düet yapan Halil Sezai, depresyonun da ötesine geçip, doğrudan
doğruya şizofreniye yelken açıyor. Albümün sonunda yer alan “Yok” ise nefis
melodisiyle enstrümantal olarak albüme girseymiş şahane olurmuş ama üzerine
yazılan sözler ve hele hele girişindeki şiirde önümüze itelenen terk edilmişlik
dramı, şarkıyı salya sümük bir İbrahim Sadri romantizminin içine çekiyor ve
Halil Sezai, on dördüncü ve son şarkıda dinleyeni yok yere bıçaklayıp
öldürüyor.
Halil Sezai’nin daha albüm yapmamışken internet üzerinden bir dinleyici kitlesi edinmesini sağlayan şarkılardan biri olan “Sen Ve Ben” ve nispeten pop tınlayan bir depresyon şarkısı olarak “Dön”, orta karar şarkılar. Fuzuli’nin dizelerinden bestelenmiş “Aşk Yakar” bir önceki albümden kaçıp gelmiş gibi duran, tipik bir Halil Sezai şarkısı. “Üşüyorsam” için de aynı şey söylenebilir. Halil Sezai’nin Tuğçe Soysop’la düet yaptığı “Dolunay”ı şarkıya adını veren kelimenin söylenişindeki prozodi hatası nedeniyle “Dolu Nâya” (ilk “â” uzun okunacak) olarak da dinleyebilirsiniz. Yok, ben buna takılmam derseniz, hiç de fena bir şarkı değil.
İlk albümü bir türlü sevmemiş, sevememiş biri olarak “Ey
Aşk”ı çok daha dinlenilebilir bulduğumu söyleyebilirim özetle. Halil Sezai
şarkı söylerken yine sıklıkla abartıyor (ki en çok buna müptela olanlar var,
biliyorum); hatta stüdyoya kör kütük, zil zurna girdiğine emin olacak hale
geliyorsunuz yer yer (öylesi bir lafı sözü toparlayamama, dili dolanma hali.)
Bunu artık onun karakteristiği kabul edip, fazla da üstüne gitmemeli miyiz
bilemedim. Üzülüyor da insan bir yandan şarkılardaki adama, teselli edesi, “takma
kafana abi, bulunur bir çaresi” diyesi geliyor.
Şaka bir yana, gündeme geldiğinden bu yana şarkılarında
anlattığı adamın ötesinde, aslında pek de komik ve kendiyle dalga geçen biri
olduğunu görmek ve öğrenmek şahsen benim önyargılarımda kırılma yaratmış
olabilir. Ürettiğini kimliğine dönüştürüp, oynadığı role, söylediği şarkının,
yazdığı kitabın kahramanına bürünen, öyle yaşayan, öyle dolanan o kadar çok
insan var ki etrafta, Halil Sezai’nin memlekette depresyon batağına (?)
düşmüşlerin kanaat önderliğine soyunması şaşırtıcı olmazdı. Neyse ki öyle
olmadı. Buradan hareketle bir parça daha az iç karartıcı, bir parça daha fazla
sevinçli, hatta belki esprili Halil Sezai şarkıları da dinleyebilmeliyiz bundan
sonraki albümde. Bu dozun ayarını bulduğunda, hem çizgi dışına çıkmaya çalışan
müzikal tavrının, hem de dinleyiciyi kolay yakalayan şarkı yazarlığının rengi
daha çok ortaya çıkacak gibi görünüyor.
Şunu da eklemeden geçemeyeceğim ki bu albümün müzikal çizgisine şarkıların büyük çoğunluğuna imza atan aranjör Sadun Ersönmez’in katkısı gözle görülür derecede büyük. Ersönmez’in “Bir Başkadır Ayten Alpman” albümünde de belirgin şekilde hissedilen müzikal birikimi, pop ortalamasında değil belki ama böylesi başına buyruk işlerde kendini net bir biçimde belli ediyor.
Mehmet Turgut imzalı kapak fotoğrafları ve Berkcan Okar
imzalı kartonet tasarımı, albümün baştan ayağa kahverengi hüznünün ilk bakışta
habercisi gibi duruyor ki zaten bundan farklı bir şey beklemek de hata olurdu.
Kış aylarının ağır yağmurlarında, karlı, buzlu, çileli soğuğunda içinize kapana kapana bu albümün hakkını verdiniz verdiniz; veremezseniz yaz günlerinin uyku tutmayan terli gecelerini, açık pencere önlerini, balkonlarını mesken edebilirsiniz Halil Sezai şarkılarına. Ayrılık ve aşk acısı, hicran, gözyaşı ve keder (yazıda en fazla geçen kelime olan “depresyon”u bir kez daha yinelemiyorum artık) sadece bir albüm fiyatına. Derdiniz yoksa önermiyorum kesinlikle; durduk yere dert sahibi olmanın da bir anlamı yok. (Yazının başlığı mı?.. “Seni Beklemek”i dinleyin; başlık o şarkıda saklı.)
YAVUZ HAKAN TOK, HAYAT MÜZİK, ŞUBAT 2013, İSTANBUL
Jazzish melodiler hatırına bu şarkı söyleyemeyen adama bi mersiye yazmadığınız kalmış.!
YanıtlaSil