ORTAYA KARIŞIK
DALKILIÇ
MURAT DALKILIÇ – “BİR
GÜZELLİK YAP”
Murat Dalkılıç dört şarkı ve üç “remix”ten oluşan, “Kasaba”
adı verilmiş ilk “maxi-single”yla karşımıza çıktığında takvimler 2008 yılını
gösteriyordu. Parlak bir Soner Sarıkabadayı şarkısı olan “Kasaba”yla parlak bir
çıkış yapan Dalkılıç, bu çıkışı 2009 yılında dijital “single” olarak yayımlanan
iki şarkıyla sürdürdü. Nisan ayında Sıla imzalı “Pardon”, Ağustos ayında ise
yine bir Soner Sarıkabadayı bestesi olan “La Fontaine” servis edildi. 2010 yılında
ise içinde bu iki şarkının da bulunduğu ilk albüm “Merhaba” yayımlandı. Ve 2012
yılının Mayıs ayında Murat Dalkılıç “Bir Güzellik Yap” adı verilmiş ikinci
albümüyle tekrar karşımıza çıktı.
İlk üç yıllık süreçte Dalkılıç’ın popüler müzik piyasasında
kendini gösterdiği profil, üzerine bir tutam Murat Boz baharatı serpilmiş bir
Kenan Doğulu-Yalın ortalamasıydı. Hani Kenan Doğulu ve Yalın’ın canım “Ünzile”
şarkısını birlikte perişan ettikleri bir düet vardır. Hâlâ hangi cümleyi Kenan,
hangisini Yalın söyler ayırt edilemez o düette. Hah işte onların arasında bir
cümle de Murat söylemiş olsaydı, emin olun anlamazdık. Ya da Murat’ın
“Kıyamadım İkimize” ve “Çatlat” şarkılarını alıp Kenan’ın albümüne koysalar
farkına bile varmayabilirdik.
Yola yeni çıkmışlar için tutmuş formüllere yaslanmak elbette
anlaşılabilir, hatta belki de hak verilebilir bir tercihtir elbette. Bir de tam
tersi vardır oysa. Kimselere benzemeden/benzetilmeden, farklı, yeni, kendine
özgü olarak dikkat çekmek. Bu daha zordur ve daha riskli. Ülke popüler
müziğinde kaç kez Mirkelam benzeri çıkışlar yaşandı düşünsenize. Bundandır ki
hep bir pay bırakmak, bir süre beklemek, şans vermek gerekir deneye yanıla
yolunu arayanlara. Ben kendi adıma Dalkılıç’ı böyle bir yere koymuştum ve
bekliyordum.
“Bir Güzellik Yapsana” bu anlamda farklı bir Murat Dalkılıç
çıkardı karşımıza. Şaşkınlığa uğratmadı belki ama Dalkılıç cephesindeki olumlu
gelişmeyi de açık seçik bir biçimde hissettirdi.
On şarkı ve bir versiyondan oluşan ve Kaya Müzik etiketiyle
yayımlanan albüm bir Ersay Üner bestesiyle açılıyor. Bazı bestecilerin adı bazı
şarkıcılarla özdeşleşir ve o ikisinin bir arada olmadığı durumlar da nedense
pek parlak sonuç vermezmiş gibi gelir her defasında. Ne ki bu defa aynı şey
olmamış. Çünkü “Teslim Oldum”, Demet Akalın albümlerinden aşina olduğumuz Ersay
Üner şarkılarına hiç mi hiç benzemiyor. Üzerine bir de aranjör İskender Paydaş
şarkıyı öyle bir düzenlemiş ki, hani bir tık daha ileri gidilse basbayağı
“senfonik rock” bir şarkı çıkabilirmiş ortaya.
Popüler müzikte son dönemin en gözde ikilisi Gülşen ve Ozan Çolakoğlu, Murat Dalkılıç albümüne adını veren şarkıya da imza atmışlar. Bu şarkı ileride 2012 yazının en popüler şarkılarından biri olarak hatırlanacak şüphesiz. Esprili, kışkırtıcı ve çok ritmik, çok melodik “Bir Güzellik Yapsana”, Murat Dalkılıç’a çok yakışmakla kalmamış, onun bugüne kadar ki müzikal seyrini de başka bir yöne çekmiş. Gülşen’in popüleri tam kalbinden yakalayabilen şarkı yazarlığı ve Ozan Çolakoğlu’nun Türkiye ortalamasının üzerine çoktan çıkmış aranjörlük yeteneği bu tek şarkıyla bile albüme çok şey katmış ki albümde Çolakoğlu imzalı başka düzenlemeler de var. “Yalancısın” da bunlardan biri. “Rock’n roll” ritminde seyreden bu şarkının söz ve müziği albümde vokal koçluğu da yapan Murat Çekem’e ait. Tamamen bugünün lisanından beslenen “genç işi” bir şarkı “Yalancısın”. Bir o kadar da eğlenceli. Teknik olarak söylenmesi epeyce zor bu şarkıda önceki albümlerine kıyasla çok daha farklı bir Murat Dalkılıç dinliyoruz.
“Lüzumsuz Savaş” söz ve müziği Murat Dalkılıç’a ait bir şarkı. Yine İskender Paydaş imzasıyla davulun ve elektro gitarların ön plana çıktığı orta tempolu bu pop şarkısı, albümün dikkat çekecek işleri arasında sayılabilir. Dalkılıç’a vokalisti Zeynep Bastık’ın eşlik ettiği bu şarkının nakarat kısmı bir parça doksanlardan bir şarkıyı, Reha’nın “Aşk Çiçeğim”ini anımsatıyor; onu da söylemeden geçemeyeceğim.
“Lüzumsuz Savaş”ın ardından yine Ozan Çolakoğlu
düzenlemesiyle oryantal bir şarkı geliyor. Sözleri Bertan Arslan ve Ahmet
Kurtiş’e, bestesi Bertan Arslan’a ait “Bir Hayli”, “Gül Döktüm Yollarına”dan bu
yana her pop albümünün olmazsa olmazı bir kalıptan biçilmiş olmasına karşın,
düzenlemesiyle bir basamak yukarı çıkıyor. Yaylıların şarkıyı açışının ve
“intro”daki ud solonun bunda payı büyük. Yine de şarkıyı dinlerken “Bu bir
Özgün şarkısı mı acaba?” diye şüpheye düşmeniz çok mümkün. O havalardan çalıyor
çünkü.
İlk kez Bengü’nün “Çetele” adlı şarkısında adını gördüğümüz
İzmirli şarkı yazarı Oytun Karanacak’ın bu albümde iki bestesi birden var. Ozan
Çolakoğlu’nun düzenlediği “Yudum Yudum” bunlardan biri. Ortalama pop
şarkılarının bildik nakarat yürüyüşlerinden farklı melodik yapısı şarkının en
dikkat çekici tarafı. “Yudum Yudum” batılı bir armoniyle ilerleyip “yar elinden
aşk” cümlesinde alaturkaya şöyle bir dokunup geçiyor ki bu dozu birçok pop
şarkıcısı ve aranjör ölçek olarak kullansa ne şahane olur diye düşündüm ister
istemez.
Sırada bir İskender Paydaş bestesi olan “Yalan Dünya” var.
Şarkı, dizi meraklılarına çok tanıdık gelecek zira son dönemin epeyce popüler
ve bu nedenle de uzadıkça uzayan televizyon dizilerinden “Lale Devri”nin
jenerik müziği aslında. İsra Gülümser çok zor bir şey yapmış ve bu çok bilinen
enstrümantal parçaya söz yazmış. Pişmiş aşa su katmak bir nevi. Ya da bir
kitabı filme çekmek gibi. Neyse ki diziden tamamen bağımsız, bambaşka bir şey
çıkmış ortaya ve hiç de fena olmamış. Orijinal jenerik müziğine vokal yapan
Pelin Yılmaz, bu şarkıda da aynı vokali bu defa Dalkılıç için yapıyor. “Yalan
Dünya”nın albümün cepte “hit”lerinden biri olduğu ortada. Belki de sırf bu
yüzden bu şarkıya klip çekilmemeli.
Yine bir Oytun Karanacak bestesi olan “Neyleyim İstanbul’u”
Emir Batkan tarafından düzenlenmiş. Karanacak’ın besteci olarak adını çok daha
fazla duyurması çok muhtemel gözüküyor. Bu albümdeki iki şarkısı da bunun
habercisi gibi. “Neyleyim İstanbul’u” da tıpkı “Yudum Yudum” gibi farklı
düzenlemelere, varyasyonlara açık bir beste. Düzenlemede kullanılan ud ve
klarnet, özellikle şarkının açılışında bir Yeni Türkü dizi müziği (Süper Baba,
Baba Evi vb.) atmosferi yaratıyor ve bunun da etkisiyle “Neyleyim İstanbul’u”
kulağı çok kolay yakalıyor. Bununla birlikte bu şarkıyı bir de “rock”
kıyılarında gezen bir düzenlemeyle dinlemek enteresan olabilirmiş. Keşke
olsaymış.
Murat Dalkılıç bir önceki albümünde “Çatlat” adlı şarkısını
seslendirdiği Emre Kaya’dan bu defa “Kader”i almış. Şarkıya güvenmiş de olsa
gerek ki ikinci klip “Kader”e çekildi. Evet akılda kalıcı, yüksek tempolu ve
kolay ezber edilecek, eşlik edilecek bu şarkı ticari açıdan doğru bir seçim
olabilir ama albümün genel seyri içerisinde daha “hafif” duruyor. Ozan
Çolakoğlu’nun oyunu kuralına göre oynayan düzenlemesine rağmen böyle bu.
Dalkılıç’a (ve hatta kimseye) bu tür şarkıların kazandıracağı yeni bir şey yok
artık. Olsa olsa yerinde saydırır.
Söz ve müziği Caner Yemez’e, düzenlemesi Emir Batkan’a ait
“Canına Yandığım”, yine çok tanıdık pop klişeleri üzerine kurulu, ortalama bir
şarkı. Şarkı sözlerindeki “bağrıma taş basarım,” bir ömür ağlasam sönmez
yangını,” gibi dizimleri ise klişe diye tanımlamak bile az geliyor artık.
Şarkının “intro”sunun Sezen Aksu’nun “Yalnızlık Senfonisi”nin “intro”suyla ikiz
kardeş olduğu da fark edilmeyecek gibi değil.
Albüm “Yudum Yudum”un Ora ve Ventus versiyonuyla kapanıyor.
Çok iddialı, çok şatafatlı bir “remix” değil bu. Hatta tam tersine mütevazı,
orta halli. “Yudum Yudum” kulüplerde çalınsın diye yapılmış olsa gerek. Amacına
da hizmet ediyor gibi.
“Bir Güzellik Yapsana”nın en büyük “güzelliği” ise albüm
fiyatına satın aldığınız CD kutusunun içinden bir de DVD çıkması. Albümün prova
ve kayıt aşamalarından bir saate yakın görüntünün derlendiği bir film var
DVD’de. Bir albüme ne kadar çok insanın elinin değdiğini, ne kadar emek sarf
edildiğini içeriden görmek, uykusuz gecelere, oradan oraya koşturmacalara ve
bir yandan da müzik üretiyor olmanın o koşulsuz şartsız hazzına, neşesine,
enerji patlamalarına şahit olmak sıradan dinleyici için çok farklı bir deneyim.
Bunu birebir yaşatabildiği için filmi hazırlayanlara teşekkür etmek lazım. Bu
aynı zamanda bir belgesel bir taraftan da. Keşke her albümün böyle belgeselleri
olsa, olabilse.
Albüm gayet eğlenceli, şık ve pop bir kartonet tasarımı ile
birlikte sunuluyor. Klip ve albüm görselinin uyumu da tam olması gerektiği gibi,
doğru bir iş olmuş.
Başından sonuna bir “ortaya karışık” duygusu yaratsa da Murat
Dalkılıç’ın bu albümle kariyerinde yeni bir dönemece girdiği pekala
söylenebilir. Kenan Doğulu-Yalın çizgisinden uzaklaştığı, Gökhan Tepe-Gökhan
Özen çizgisinin ise yakınından bile geçmediği (“Kader” biraz geçiyor gibi)
ölçüde bundan sonra yapacaklarıyla adını tek başına yazdıracağı yeni bir sayfa
açabilir. Umarım öyle olur.
YAVUZ HAKAN TOK, AĞUSTOS 2012,HAYAT MÜZİK,
İSTANBUL
"Kader" şarkısı haksız yere eleştirilmiş.
YanıtlaSil